Ülkemin bir köşesinde rüzgar esiyor...
O kadar biz, o kadar bize ait ki her şey.
Binbir tane detay. Hangisini anlatmalı?
--spoiler--
Filmi eski bir Avrupa sinemasında izledim. Salonda ki Türkçe bilen iki üç kişiden biri olduğumu söylemem daha önemli. Çünkü bazı kavramların dili aşmasının; doğduğumuz, büyüdüğümüz, sokaklarında kendimizi bulduğumuz, kısacası bizi biz yapan her şeyden bağımsız anlaşılmasının neredeyse imkansız olduğunu düşünüyorum. Bugün benimle sinemada bu filmi izleyenler belki filmi çok beğendiler ama onlara şaka gibi gelen, duvarları banyo fayansı kaplı otopsi odasını gördüklerinde ürperdikleri, o uzak ülkelerde ki otantik buldukları elektriği olmayan evler şaka değil. Biz bu gerçeğin içinden geldiğimiz için bazı sahneler o kadar can acıtıcıydı ki...
"Allah sağlık versin savcım, elektrik mühim değil" diyebilen ülkemin insanını bizden başka kim anlayabilir ki? İnancın, kabullenmenin, tevekkülün ağzımızda bıraktığı o buruk tat. Burda ki insanların hiçbir zaman anlayamayacağı o garip kabulleniş.
Her şeyin ötesinde camımızı açtığımızda duyabileceğimiz o seslerdi. En modern şehirden en doğuda ki şehre kadar Türkiye'nin herhangi bir yerinde şahit olabileceğimiz konuşmalardı, insanlardı, olaylardı.
Kısacası bize ait olan- bizi biz yapan her şeydi...
Fotoğraflar: beyazperde.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder